Gündeme Genç Yorum

İstanbul'da Bir Polonya



            Akın akın yürüyorlardı yollarda. Bir grup Polonyalı, istikamet İstanbul…

 

İçlerinden biri çok önce gelmişti. Türklerin harıl harıl çalıştı köprünün üstünde soyu belirsiz Yahudiler, başlarında fötr şapka, ellerinde şemsiyelerle gururlu, imalı ve kasıla kasıla yürüyorlardı. Adam, bu yürüyenlere hayretle bakıp, ülkenin sahibi gibi davranmalarına şaşıyordu. Köprünün kenarında yer alan tahta bir banka oturdu. Ellerini dizlerinde kavuşturdu ve etrafına bir göz attı. Çevresinde herhangi bir kadın görememesine şaştı.

- Bu ülkede sadece erkekler mi yaşıyor acaba? Diye düşündü gülerek. 19. Yüzyılda Fransızların İstanbul’da kendi hayat tarzlarını sergileyecek kadın bulamamaları ve İstanbul’la bu amaçla yerleşen Fransız kadınları görür gibi oldu.

Yeni Camii’nin etrafında sıralanmış ahşap, taş, betonarme yapılar, göz kamaştırıcı geldi ona. Huşuya dalmış camiler, içinde kendine benzer insanları arıyordu. İnsanlar da camilerin bu beklentisini kırmıyorlardı. Adam, bu manzarayı merak etti ve Yeni Camii’nin avlusuna girip, sıra sıra dizili camlardan birinin yanına geldi. Kaçamak bakışlarla içerisini seyretti. Gerçi içerde müstehcen şeyler görmeyi bekliyordu. Avrupa’da bir takım söylentilerin yalan olduğunu anladı.

Yavuz, bir atlı birliğini öne sürdü. Kahire’de iki yüz top bu birliğe çevrildi. Şehit olmaya gidiyordu bu birlik. Yavuz, ordusu kalenin arka tarafına yöneltti ve düşmanı meydan savaşına zorladı. Düşmanın güvendiği iki yüz topu etkisiz hale geldi.

19. Yüzyılın ikinci yarısı. Lehistan’dan Osmanlı’ya sığınan Lehlerden olan Kont Michal Czajkowski (Mehmet Sadık), Kazaklardan oluşan Polonya Lejyonunun komutanı, Kırım Savaşı’nda büyük kahramanlıklar gösterdi. 

Adam, beyaz tenli, kızıl saçlı ve çilleri beş metre uzaktan belli olan uzun, zayıf bir delikanlıydı. Sırtındaki yük büyüktü. Osmanlı’ya sığınmak için gelen Polonyalıların habercisi olmuştu. Yerleşmek için uygun yer arıyordu. En iyi yer Beykoz ormanları arasında yer alan bir açıklık ve tarım için uygun olabilecek bir araziydi. İzin istenildi ve sığınmanın ilk meyvesi toplanmış oldu.

Ressam, tuvalini topladı ve önündeki banka yaklaştı. Kimse yoktu. Adam Czartoryski gitmişti. Banka oturdu. Tuvaline tekrar baktı. Bir eksiklik vardı. Yok, yok, bir fazlalık. Tuvalin hikâyesini yazmıştı ama fazlaydı bir şeyler. Şu an resmettiği yerde yine Türk insanı vardı ama bir Adam yoktu. Cami duruyordu. Köprü duruyordu. İnsanlar iş için hızlı hızlı yürüyorlardı. Tek tük ahşap binalar, betonarme binalar vardı. Bir an için elindeki tuvalini bıraktı kenara, yanındaki Adam’a:

-Siz hâlâ var mısınız? Diye soracakken yutuverdi kelimeleri birden ve elindeki tuvali aldı. Kalktı. Tuvalini bitirmek istiyordu. Ağır ağır yürüyordu yollarda. Bir ressam, istikamet Polonezköy…

 

 

                              EMİR ÇAĞRI TURGUT

 

 

 

 

 

 

 


 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol