Neredesiniz ?

Çark'ta yürürken bir çocuğun nefesi ilişiyor kulaklarıma.Bu nefesi önce sağımda, sonra solumda, sonra yukarıda hissediyorum. En sonunda, yüreğimde hissediyorum klarnet sesini. Soruyorum yanımdakilere, "Neden bir sanat merkezinde değil de burada çalıyor? Neden? Mahrum kalışı bu eğitimden, mehrum kalışımız ondan, neden?" Hiçbiri sesini çıkarmıyor. Saçma konuları konuşmaya devam ediyorlar. "Geçen sizin çocuklar kavga etmişler Mavi'de, ne oldu o iş? Kiminleymiş?" Neden bunlarlayım diyorum kendime. Arkadaşlarım, kuzenlerim varken neden bu salaklarla yürüyorum burada?
Bu düşüncelerdeyken, üstüne "bir arkadaşım" arıyor beni cep telefonumdan. O çocuğun bakışları altında ezilmemek için kaçıyorum oradan. Açıyorum.
-A-alo...
İçimi eriten titreyen bir ses tonu. Panikliyorum. Derhal saçmalamaya başlıyorum. Susturuyor benim onlarca telaşlı cümlemi ufak bir 'Sen iyi misin?' cümlesi, aynı titreyen tonda. İçim sızlıyor. Deminki çocuk manzarasının üstüne bir de bu ekleniyor. Anlatmaya başlıyor o korkulu ses tonuyla, titreyen ses tonuna bir de benim telaşım eklenince zor oluyor anlaması;
-Ufak bir çocuğa doğum günü hediyesi almak için boncuk satıyor ablası. Soruyorsun çocuğa; 'Kaç yaşındasın sen?' diye. Cevabı '10' oluyor. 'okuma yazma biliyor musun?' 'Hiç bilmiyorum...' 'Öğrenmeyi ister miydin?' 'Evet!..'
Bu soru cevap tüylerimi ürpertiyor. Deminki manzaraya bu da eklenince telefonu elimden bırakıyorum. Dizlerim Üzerine çöküp geri alıyorum telefonu. Deminki çocuk koşuyor yanıma. 'Ağabey iyi misin?' Telefondan da aynı sesler. Zaten kötü durumda olan arkadaşıma 'İyiyim, sonra konuşalım.' diyebiliyorum sadece. O ise yanında olmam için aradı beni. 'Vicdan azabı' duyduğum ikinci konu.
Çocuktan çalmasını rica ediyorum. 'İste yeter ağabey...' diyor. Bir ezgi tutturuyor kendine; "Dünya ne sana ne de bana kalmaz..." Çocuğa ettiğim bin bir teşekkür eşliğinde kalkıyorum. Cüzdanımdaki 20TL'yi bıraktığımı farketmedi. Kaçarcasına uzaklaşıyorum. Arkamdan koşuyor. Yetişti, daha doğrusu kaçmadım. Geri vermeye çalıştı, bilen bilir beni. İstediğimi yaptırmak için her şeyi yapabilirim. Parayı benim bırakmadığımı iddia ediyorum. Ufak bir atışmadan sonra ikna ediyorum, biraz da büyüklüğün tesiriyle. Helalleşip ayrılıyoruz.
Bunu anlatmamın sebenine geliyorum şimdi, bu çocuklara yardım edenler nerede? Yardım kuruluşları nerede? Devlet nerede? Belediye nerede? Muhalefet nerede? Cemaat nerede? Çete ağabeyleri nerede? Kabadayılar nerede? Yardım etme şansı olanlar nerede? Sanat merkezleri nerede? Ben neredeyim? Sen neredesin? Biz neredeyiz? Kim kurtaracak bu çocukları? Belki klasik olacak ama, biz şanslı olanlarız. Şanssızlara biraz şans vermeye ne dersiniz? Ne deriz? Ne demeliyiz..?
Oğuzhan Kaplan